Gastroenteroloji;
ağızdan başlayarak anüse kadar devam eden sindirim yolu (yemek borusu,
mide, ince ve kalın bağırsaklar) ve sindirimle ilişkili diğer organların
(karaciğer, safra kesesi ve yolları, pankreas) hastalıklarıyla
ilgilenen bilim dalı olup İç Hastalıklarının yan dalıdır.

Gastroenterolog;
en az 4 yıl süreli İç Hastalıkları Uzmanlığı ihtisası üzerine en az 3
yıl süreli yan dal uzmanlığı eğitimi alarak sindirim sistemi
hastalıkları konusunda ihtisas yapmış, söz konusu hastalıkların tanı ve
tedavisinde ayrıca endoskopik işlemler konusunda yetkinleşmiş uzman
hekimdir.
Endoskopik işlemler
kabaca; ağızdan girilerek yapılan ve yemek borusu (özofagus), mide
(gastrik) ile onikiparmak bağırsağını (duodenum) incelemeye yarayan “özofagogastroduodenoskopi” (ÖGD ya da yaygın olarak yanlış bilinen şekliyle endoskopi);
makattan girilerek yapılan ve kalın bağırsak (kolon) ile bazı
durumlarda ince bağırsağın son kısmını (terminal ileum) da incelemeye
yarayan “kolonoskopi”dir. İşlemler hastanın rahatsızlık
hissini azaltmak ve işlem konforunu artırmak için lokal anestezi ile
birlikte damardan ilaç verilerek uygulanan “sedasyon” altında yapılır.
Endoskop;
esnek, bükülebilir, ucunda minik bir kamera olan ve işaret parmağı
kalınlığında tüp şeklinde fiberoptik bir cihazdır. Ucundaki kamera, mide
veya bağırsağın iç yüzünün görüntüsünü yüksek çözünürlüklü bir
televizyon ekranına yansıtır. Bu sayede polipler, tümörler, iltihabi
değişiklikler, kanamaya yol açabilen damarsal genişlemeler veya başka
patolojik değişiklikler varsa görülür. Endoskopi sırasında saptanan
normal olmayan dokuların mikroskopik incelenmesinin yapılabilmesi
(patoloji tetkiki) için küçük örnekler alınabilir (biyopsi) veya polip
adını verdiğimiz yapılar tamamen çıkarılabilir.
ÖGD
işlemi sırasında rahatça nefes alınabilir, ağrı hissedilmez, yalnızca
havanın gerginliği hissedilir. Endoskopun görüş alanının açılması için
mide içine doğru aralıklarla hava üflenir. Endoskopun çıkartılması
sırasında üflenen bu hava kısmen geri emilir. İşlem sonrası geri kalan
hava, ağız ve anüs yoluyla çıkartılan gaz ile tahliye edilir. Endoskopi
genellikle 5-10 dakika sürer. Eğer hasta isterse sakinleştirici ve ağrı
kesici yapılmadan da tetkik yapılabilir.
Kolonoskopi incebağırsakların
son noktasından başlayıp anüste sonlanan yaklaşık 1,5-2 m uzunluğundaki
kalın bağırsağın (kolon); kolonoskop denilen bükülebilir bir aletle
anüsten girilerek yapılan incelenmesi işlemidir. İşlemden önce yapılacak
diyet ve boşaltıcı ilaçlar ile bağırsağın çok iyi temizlenmiş olması
işlemin değerini arttıracaktır. Bu nedenle hastalarımız işlemden 72 saat
önce katı gıda alımını kesmeli ve işlem gününe kadar sadece sıvı
gıdalarla beslenmelidir. Diyetin içeriği ve kullanmakta olduğunuz kan sulandırıcı ilaçlar (aspirin, coumadin vs) için lütfen hekiminize danışınız.
72 saat süren sıvı diyetini takiben işlemden bir gece önce hekiminiz
tarafından yazılan boşaltıcı ilaçları, hekiminizin tarif ettiği şekilde
kullanmalısınız. O gece ishal olunacağı için bol su alınmalıdır.
Sindirim Sistemi Hastalıkları
Sindirim
sistemi hastalıklarının başlıca belirtileri; hazımsızlık, karın ağrısı,
karın şişkinliği, kabızlık, ishal, bulantı, kusma, ağza acı su gelmesi,
kalp ile ilişkili olmayan göğüs arkasında yanma hissi, midede
yanma/ekşime, sarılık (gözde, deride, idrarda), kanlı kusma, kahve
telvesi şeklinde kusma, siyah ve cıvık (katran gibi) dışkılama, makattan
kanama, anormal kilo kaybı vs dir.
İrritable/Huzursuz Bağırsak Sendromu (Spastik kolon)
Sindirim
sisteminin en sık görülen rahatsızlıklarından biridir. Kalın bağırsak
rahatsızlığı olarak bilinse de tüm mide bağırsak sistemini etkiler.
Kesin sebebi bilinmeyen ve etkin bir tedavisi bulunmayan şikayetler
(ağrı, şişkinlik, kabızlık ve/veya ishal) bütünüdür. Bu nedenle hastalık değil sendromdur ve tedavi kişiye özeldir.
Dünya genelinde yaygın bir sendrom olup, özellikle gelişmiş ülkelerde
yaklaşık %20 oranında görülmektedir. Kadınlarda daha sıktır ve en çok
20-30 yaşları arasında görülür. Huzursuz bağırsak sendromu tanısı için
bulguların 3 aydan uzun devam etmesi, yaşam kalitesini bozması ve buna
sebep olabilecek başka bir hastalık bulunmaması gerekmektedir. Huzursuz
bağırsak sendromuyla birlikte sık görülen diğer durumlar şunlardır:
depresyon (bunalım), anksiyete (endişe/kaygı), uyku bozuklukları,
fibromiyalji (yaygın vücut ağrıları), baş ağrısı, sık idrara çıkma,
kronik yorgunluk. Hastalığın tanısını koymamızı sağlayacak hemen hiçbir
laboratuvar ve radyolojik bulgu yoktur. Fakat başlangıçta diğer
hastalıkları ekarte edebilmek için birtakım tetkikler yaptırmak gerekir
(kan, gaita mikroskopisi, gaitada gizli kan ve gerekirse kolonoskopi)
Önceden hassas bağırsak tanısı olsun veya olmasın alarm bulguları (kilo
kaybı, ateş, kansızlık, kusma, gaytada gizli veya aşikar kan) varsa
mutlaka ileri tetkik yaptırmak gerekir.
Tedavide
bağırsak düzenini sağlamak için ilaçlar, bağırsak florasını
zenginleştirmek için probiyotikler, ağrı hakim ise spazm çözücüler
(otilonyum, pinaveryum vb); gaz oluşumunu azaltmak için, düşük FODMAP
diyeti, hassasiyet varsa laktoz (süt, süt ürünleri) ve/veya gluten
kısıtlaması yapmak, gaz tahliyesini kolaylaştırmak için simetikon
kullanımı, kabızlık hakimse lifli beslenme ve dışkılamayı kolaylaştıran
ilaçlar (laktuloz, sennozidler, polietilenglikol, sodyum pikosülfat,
biasakodil vb) ishal hakim ise loperamid, rifaksimin gibi ilaçlar
önerilir. Stres hem başlatıcı hem de yakınmaları artırıcı olduğu için
gerekli hallerde antidepresanlar verilebilir. Ayrıca psikoterapi
(bilişsel davranışçı terapi), açık havada yürüyüş, yoga ve gevşeme
egzersizleri de yakınmaları azaltabilmektedir.
Gastroözofageal Reflü Hastalığı
Mide
içeriğinin (asidinin) yemek borusuna doğru geri kaçışı ve bunun
sonucunda ortaya çıkan göğüs kafesinin arkasında yanma ve ağza acı-ekşi
su yemeklerin gelmesi gibi şikayetler oluşturan bir hastalıktır. Yemek
borusu dışında müzmin öksürük, ses-boğaz sorunları ve farenjit ile göğüs
ağrısı da yapabilir. Gastroözofageal reflü hastalığı tüm dünyada olduğu
gibi ülkemizde de erişkinlerde en sık rastlanan müzmin hastalıklarından
birisi olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada
toplumun %23’ünde reflü hastalığı bulunmuştur. Çoğunlukla ilaçla tedavi
edilmekle birlikte ilaçlar yakınmaları tekrarlar. İlaç tedavisinin yanı
sıra diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri çok önemlidir. Bazı hastalarda
cerrahi müdahale gerekebilmektedir.
Peptik Ülser
Ülser,
mide veya onikiparmak bağırsağının (duodenum) mide asidi ve sindirim
sıvıları tarafından hasarlanması sonucunda meydana gelen doku kaybıdır.
Genelde mide asidinin fazla salgılanması veya mide hücrelerinin savunma
mekanizmalarının bozulması neticesinde oluşurlar. Bilinen en önemli risk
faktörleri Helicobacter pylori (Hp) denen bir bakteri, non-steroidal
anti-inflamatuar türü ağrı kesiciler ile alkol ve sigaradır. Ülserlerin
oluşturduğu en önemli sorun kanamalardır. Kanamalar endoskopik müdahale
ile durdurulabilir. Tedavide asit baskılayıcı ilaçlar kullanılır. Hp
tespit edilen olgularda ülserin tekrarlamasını engellemek için
antibiyotikli tedaviler uygulanmaktadır.
Hazımsızlık (Dispepsi)
Yemek
sonrası dolgunluk hissi, üst batında ağrı/yanma hissi şeklinde
tanımlanabilir. Bu belirtilerden biri veya her ikisi aynı anda
bulunabilir. Hazımsızlık şikayeti oldukça yaygın bir belirtidir. Tanısı
bu şikayetlere neden olabilecek diğer hastalıkların dışlanmasına
(ayrıntılı fizik muayene, laboratuvar gayta incelemeleri, ultrason,
endoskopi, kolonoskopi vs.) bağlıdır. Hazımsızlık tedavisi ilaçla mümkün
olabilmektedir. Tedaviye dirençli olgularda tekrarlayan ilaç kürleri ve
psikiyatri (antidepresanlar, bilişsel davranışçı terapi) desteği
gerekebilir.
Kolon Kanseri
Rutin
kolonoskopik tarama programları ile erken tanınarak engellenebilir. Bu
nedenle, herhangi bir risk faktörü olmayan 45 yaş üzerinde her bireye 5
yılda 1 kolonoskopi yapılması önerilmektedir. Birinci derece
akrabalarında kolon kanseri olan bireylerde daha erken ve daha sık
aralıklarla kolonoskopik tarama önerilmektedir. Kolonoskopi sırasında
polip saptanırsa aynı işlem sırasında endoskop yardımıyla çıkarılarak
kanser riski ortadan kaldırılabilir.
İshal
Başka
bir sindirim sistemi hastalığının belirtisi olduğu gibi kendi başına da
bir hastalık olabilir. İshal, süresine göre akut veya kronik (müzmin)
ishal diye ikiye ayrılmaktadır. Akut ishaller 4 haftadan kısa sürer ve
genellikle enfeksiyöz nedenlere bağlı oluşur. 4 haftadan daha uzun
süreli ishallere kronik ishal denmektedir ve kronik ishali olan bireyler
mutlaka ileri araştırma amacı ile bir gastroenteroloji uzmanına
başvurmalıdır. Kronik ishalin nedenleri arasında Çölyak hastalığı,
inflamatuvar bağırsak hastalıkları (Ülseratif kolit, Crohn hastalığı),
iskemik kolit, özellikle yaşlılarda ve diyabetiklerde gözlenen pankreas
egzokrin yetersizliği-PEY, ince bağırsakta bakteriyel aşırı çoğalma,
kronik pankreatit, parazitler, sindirim sistemi kanserleri vs
sayılabilir. Kronik ishalli olgularda ishal sebebine yönelik tedavi
uygulanmalıdır.
Kabızlık
Bağırsak
ritminin bozulması neticesinde ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Eğer
uzun süredir kabızlık problemi yaşanıyorsa ya da dışkılama
alışkanlığınızda yeni bir değişiklik meydana geldiyse, kilo kaybı,
şiddetli karın ağrısı veya dışkılama ile birlikte kan gelmesi durumları
varsa, mutlaka bir gastroenteroloji uzmanına başvurulmalıdır. Çünkü bu
belirtiler kolon kanseri için uyarıcı semptomlar olabilir ve bu
olgularda kolonoskopi yapılması gerekmektedir. Bunun dışında kalan
nedenlerde ise kabızlık ilaç tedavileri, nefes egzersizleri ve liften
zengin diyet ayarlanması ile tedavi edilebilir.
Hemoroidler
Hemoroidler
anal kanaldaki toplardamarlardır. Bu damarlar şiştiğinde,
genişlediğinde kanama, kaşıntı, ağrı gibi belirtilere neden olabilir.
Çoğu insanda hemoroid vardır ancak herkeste belirti yapmaz. Genellikle
uzun süreli kabızlıklarda, hamilelik gibi karın içi basıncının arttığı
durumlarda belirti yapabilir. Erken evre hemoroidlerde ilaçla tedavi
yapılabilirken, daha ileri evrelerde cerrahi gerekebilir.
Sindirim Sistemi Kanamaları
Sindirim
sistemi kanamaları onikiparmak bağırsağı ve yukarısında ise üst
sindirim sistemi kanaması, daha aşağıdaki bağırsak segmentlerinden
kaynaklanırsa alt sindirim sistemi kanaması adını alır. Üst sindirim
sistemi kanamasının en sık nedeni mide veya onikiparmak bağırsak ülser
kanaması iken alt sindirim sistemi kanaması nedenleri yaşa bağlı olarak
değişmekle beraber en sık hemoroid, divertikül ve damar malformasyonuna
ait kanamalarıdır. İyi ve kötü huylu tümörler de kanama nedeni olabilir.
Sindirim sistemi kanamaları endoskopik yöntemlerle çok büyük oranda
tedavi edilebilmektedir.
Kronik Hepatitler
Bazı
kişiler akut hepatiti tamamen atlatamaz ve bu kişilerde hepatit
belirtileri ve şikayetleri gözlenmeye devam eder. Hepatit belirtilerinin
6 aydan fazla sürdüğü bu duruma kronik hepatit denir. Başlıca grupları
şunlardır; viral hepatit (Hepatit B ve C), otoimmun hepatit, metabolik (Wilson, Hemokromatozis vs), alkol kullanımına bağlı hepatit. Kronik
hepatiti olan bazı kişilerde hiç bir belirti gözlenmeyebilmektedir.
Bazı bireylerde karşılaşılan kronik hepatit belirtileri ise şöyle
sıralanabilir: hasta hissetmek, iştah kaybı, yorgunluk, ateş, üst karın
ağrısı, sarılık, kaşıntı, adet düzensizliği, impotans, kronik karaciğer
hastalığı bulguları (dalak büyümesi, ciltte örümcek benzeri kan
damarları ve karında sıvı birikmesi). Tedavi nedene yöneliktir.
Siroz
Karaciğer
yaşam için gerekli birçok metabolik fonksiyonu yerine getiren önemli
bir organdır. Sindirim sistemini terk eden kan karaciğere uğradıktan
sonra kalbe dönmektedir. Karaciğerin en önemli görevleri arasında;
normal pıhtılaşmayı sağlayan kan proteinlerinin üretimi, protein
üretimi, zehirli maddelerin vücuttan uzaklaştırılması, yağların ve
vitaminlerin emilimini sağlayan safranın üretimi, enerji üretimi
sayılabilir.
Siroz,
karaciğerde hasar yapabilen herhangi bir etkene bağlı olarak karaciğer
yapısında ve fonksiyonunda bozulma durumudur. Sirozun ülkemizdeki en sık
nedeni Hepatit B virüs enfeksiyonudur. Bunun dışında ilaç kullanımına
bağlı karaciğer hasarı, yağlı karaciğer, Hepatit C ve alkol tüketimi
diğer önemli nedenler arasındadır. Obezite ve diyabetes mellitus (şeker
hastalığı) varlığı bu risk faktörleri bulunan olgularda süreci
hızlandırabilir. Yukarıda belirtilmiş risk faktörleri bulunan olguların
periyodik kontrollerinin yapılması gerekmektedir. Siroz erken müdahale
edilmediği takdirde ölümcül sorunlara (beyin fonksiyonlarında bozulma,
böbrek fonksiyonlarında bozulma, karında su toplanması (asit) ve
toplanan bu suyun enfekte olması (peritonit), yemek borusu veya mide
damarlarında basınç artışına bağlı oluşan damar genişlemelerinin (varis)
kanaması) neden olabilir.
Tedavide
amaç, siroza neden olan etkeni tedavi etmek veya ortadan kaldırmak,
siroz ile ilişkili sorunların tedavisi ve siroz yakınmalarının tedavi
edilmesi şeklindedir. En kesin tedavisi karaciğer naklidir.
Safra Kesesi ve Safra Yolu Taşı (Kolesisit, kolanjit)
Safra
kesesi taşı daha çok 20-60 yaş arası kadınlarda gözlenmektedir. Obezite
safra kesesi taşı gelişimi için önemli bir risk faktörüdür. Herhangi
bir yakınma oluşturmayan safra kesesi taşı tedavi gerektirmez. Ancak
yakınmalara (sağ üst kadran ağrısı, sırta vuran ağrı, bulantı, kusma)
neden olan safra kesesi taşları tedavi edilmelidir. Safra kesesi
taşlarının tedavisi açık veya kapalı ameliyat şeklinde olmaktadır. Ancak
bazen safra kesesi taşları safra yoluna düşebilir. Bu durumda safra
yoluna düşen uygulanan ERCP denen bir işlemle çıkarılmalıdır. Aksi
takdirde pankreas iltihabı (pankreatit) veya safra yolunda enfeksiyona,
karaciğerde apse gelişimine neden olabilir.
Pankreas İltihabı (Pankreatit)
Akut
pankreatit, pankreasta ödem bazen de yıkım ile seyreden ani iltihabi
durumdur. En sık nedeni safra taşlarıdır. Bunun dışında aşırı alkol
tüketimi, kan yağı (trigliserid) yüksekliği, sigara içimi, ilaçlar
vs.dir. Tanısı sırta vuran kuşak tarzında tipik karın ağrısının varlığı
ile laboratuvar ve görüntüleme (ultrason, tomografi) incelemeleri ile
konur. Şiddetli pankreatitli olguların takip ve tedavisi için yoğun
bakım koşulları gerekebilmektedir.
Pankreas Kanseri
Pankreas,
sindirime yardımcı pankreatik sıvıları ve insülin gibi hormonları
salgılayan, mide arkasında yerleşmiş bir organdır. Sigara, alkol,
hayvansal yağdan zengin diyet, kronik pankreas iltihabı (kronik
pankreatit), aile hikayesi önemli risk faktörleridir. Sarılık, karın
ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı ve bulantı en önemli semptomlarıdır.
Ayrıntılı
fizik muayene, tomografi, MR gibi görüntüleme yöntemleri tanıda
önemlidir. Endoskopik ultrasonografi (EUS) işlemi ile 2-3 cm’den küçük
tümörler görülebilmekte ve tanı için biyopsi örnekleri alınabilmektedir.
Yine
safra yolları ve pankreas kanalı, endoskopi ve röntgen ışınının
birlikte kullanıldığı ERCP işlemi ile değerlendirilip pankreas kanseri
tanısı konabilir veya tümöre bağlı safra yolu darlıkları giderilebilir.
Tedavide erken tanı önemlidir. Erken evrede cerrahi tedavi edici
olabilmektedir. Bunun dışında kemoterapi ve radyoterapi gerekebilir.